Ötüken Ormanından Ayrılmayın! ( Bilge Kağan): Nisan 2016

21 Nisan 2016 Perşembe

Tayyar Rahmiye

                                    Tayyar Rahmiye :

          Kuvay-i Milliye ruhunun bir diğer kadın kahramanı Rahmiye Hanımdır. 1890 yılında Osmaniye'de bulunan Raziyeler Köyü Kanlı Geçit mahallesinde dünyaya gelmiştir. Onu tanıyan insanlar Rahmiye Hanım'ı sürekli at binen , taşı sıksa suyunu çıkaracak , kendisini vatana ve millete adamış yiğit bir kahraman olarak tanımlamışlardır. ''Allah bana nusret verse yalnız başıma düşmanı kırarım. Ölürsem şehit , kalırsam gaziyim'' sözleri  Milli Mücadeledeki Türk Kadını ruhunu gözler önüne sermektedir.
         Fransız işgalini kendine yediremeyen Rahmiye Hanım Hüseyin Ağa'nın milis güçlerine katılmak için başvurmuştur. Kendisine ''Bacım bu er işidir , sen cephe gerisinde daha yararlı olursun '' diyen Hüsenin Ağa'ya '' Vatan savunmasında hepimiz eriz , düşman toprağımızı basmış , elim silah tutuyor , ben nasıl savaşmam! '' cevabını vermiştir. Bu olayın üstüne Rahmiye Hanım onbaşı rütbesiyle 9. Tümenin , 1920 yılında Fransızlar ile yaptığı muharebeyle müfrezeye katılmıştır.
         Başlıca görevi keşif ,kundakçılık yapmaktır. Osmaniye yakınlarındaki düşmanın elinde bulunan demiryolu tünelini o patlatmıştır. Düşmanın cephane sevkiyatına büyük darbe vurmuştur. Rahmiye'nin de katıldığı Hasanbeyli civarlarında Fransızlarla yapılan savaşta 80 tüfek ve 2 makinalı tüfek ele geçirilmiştir.
         Bu savaşta cephe ilerisinde şehit düşen arkadaşlarının bedeninin düşman tarafından çiğnenmemesi için büyük bir cesaretle cepheden fırlamış ve ateş altındayken arkadaşlarından birini sırtına alarak geri dönmüştür. Bu olaydan sonra kendisine uçan anlamına gelen ''Tayyar'' lakabı verilmiştir.  5 Ağustos 1920 günü , Fransız Karargahına yapılacak baskın öncesi arkadaşlarına cesaret vermek için '' Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olmanıza rağmen yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz ? Hadi durmayın , Allah'ını seven vatanını seven yürüsün!''  Bunun üzerine yeniden başlayan çatışmada bu cesaret dolu Kuvay-i Milliye kadını Rahmiye Ana vurularak şehit olmuştur.

Milli Mücadele Kahraman Türk Kadınları

        ''Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkan yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim” diyemez.
Mustafa Kemal Atatürk

         Anadolu Kadını Düşmana ''DUR'' Dedi...

       Tarih boyunca Türk kadını hayatın her alanında erkeğine yardımcı olmuş , onun sorumluluklarını paylaşarak sosyal ve ekonomik hayatta varlığını sürdürmüştür. Açıkça söylemek isteriz ki tarihimiz boyunca yaşadığımız savaşlarda ve yokluk yıllarında milletin yaşama sevincini ve kurtulma umudunu hep kadınlarımız ayakta tutmuştur.Kurtuluş savaşında savaş sadece cepheye değil ailelerin yuvasına kadar girmiştir.
        Cephede düşmana ''Dur!'' diyen Türk kadını Asıl yiğitliğini cephe gerisinde göstermiştir. Milli mücadele yıllarında eşleri ve oğulları cephede olan Türk kadını tarlada çift sürmüş , odunları ısınmak için kırmış , ekmek yapıp yavrularını doyurmuş ve ocağına sahip çıkmıştır. Bütün bunların yanında kucağında minicik yavrularıyla yağmur demeyip , kar-kış demeyip cephenin malzemesini taşıyan , yaralı askerlerimizi tedavi eden , askerin silah,giysi,yiyecek ve içecek ihtiyacını en iyi şekilde karşılayan yine bu yiğit Anadolu Kadını olmuştur. Bu savaşlarda kadınlarımız üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmiş ve Türk Askerinin yanında olmuştur. Hepimizin bildiği ''Her yiğidin arkasında güçlü bir kadın vardır'' sözünü yabana atmamalıyız.
        Vatanın Kurtulmasında Kuvay-i Milliye ve Müdafaa-i Hukuk örgütleri kilit rolü üstlenmişlerdir. Kadınlarımız mitingler düzenlemiş ve dernekler kurmuşlardır. İlk önce Sivas'ta Sivas Valisi Reşit Paşa'nın eşi Melek Reşit Hanım tarafından  1919 yılında ''Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti'' adlı cemiyeti kurmuşlardır. İstanbul Hükümeti büyük cesaretle protesto edilmiştir. Ordu için maddi ve manevi destek olmuşlardır. İlk miting İzmir'in işgalinden 1 gün sonra Kastamonu'nun Nasrullah Meydanı'nda düzenlenmiş ve işgal kınanmıştır. Daha sonra 10 Aralık 1919'da Kastamonu Kız Öğretmen Okulu'nun bahçesinde kadınlarımız tarafından ikinci bir protesto mitingi düzenlenmiştir.
         19 Mayıs 1919 Mayıs günü Asri Kadınlar Birliği'de Fatih'te bir miting düzenlemiştir. Burada konuşan Halide Edip ''Şunu unutmayın ki , çocuklarımıza bırakacağımız tek miras , büyük bir tarihi olan , bir Türk olduğumuzu söylemektir'' demiştir. Türk Kadını Tarih boyunca her zaman bağımsızlığımızın sembolü olmuştur. Bu topraklar kadınlarımızın el emeği , göz nuru ve namusudur.           Kurtuluş mücadelemiz ise Türk Ordusunun İşgalci güçlere karşı verdiği bir savaşın ötesinde çok daha derin anlamları ifade eder bize. Bir Anadolu İhtilalidir. Bir kutsal isyandır. Mazlum milletlerin Emperyalizme karşı kazandığı İlk zafer ve Batılı Sömürgecilerin kahredici savaş gücüne karşı yenilebileceğini tüm Dünyaya gösteren bir bağımsızlık kavgasıdır. Diriliş , bağımsızlık ve varoluş destanıdır.

             Biz Türkler Tarih ve Kültür hayatımız boyunca her zaman kadına gereken önemi ve değeri gösterdik.Kadınlarımız Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan kahramanlarımızdır. Eğer bizler milli iradeye ve Kuvay-i Milliye'ye inanıyorsak , bu ruhun kadınlarımız tarafından geçtiğinin farkına varmalıyız. Bu ruhu yaşatmak için de 100 yıl önce olduğu gibi 1000 yıl önce olduğu gibi kadınlarımıza değer vermeliyiz.
            Bugün kendini medeniyetin tek sahibi ve adresi olarak göstermeye çalışan Batı , medeniyeti kendisinden başka kimseye yakıştıramayan Batı , Kadını sosyal hayat içerisinde her zaman arka plana atmıştır. Batı'da kadın insan olarak dahi görülmemiş ve bir çok haktan mahrum bırakılmıştır. Tarihi doğru okumak her Türk'ün görevidir. Böylece ak ile kara ortaya çıkacaktır.
            Bu vatan için destanlaşan o kadar çok yiğit kadınımız var ki hangisini anlatalım. İsimlerini bilmediğimiz bu topraklar için toprağa düşmüş adsız-sansız binlerce Türk Kadını. Hepsini rahmet, sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz.

            Atamız Mustafa Kemal 1923 yılında şu sözleri söylemiştir. ”Belki erkeklerimiz memleketi ele geçiren düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında bulundular. Fakat erkeklerimizin meydana getirdiği ordunun yaşam kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Yurdun varoluş nedenlerini hazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarımız olacaktır. Kimse inkar edemez ki bu savaşta ve ondan önceki savaşlarda ulusun yaşam yeteneğini tutan hep kadınlarımızdır.“ 



                     Halide Edip Adıvar (1884-1964) :

           1919 yılında Sultan Ahmet Meydanı'ndaki mitingde halkı işgalcilere karşı direnişe geçmek için yaptığı etkileyici konuşma sonrasında hakkında tevkif kararı çıktı. 1920'de Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşına katılmıştır. İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal ile birlikte ölüm kararı verilen altı kişiden biridir. Mustafa Kemal Paşa onu Garp cephesinde görevlendirmişti. Kendisine önce ''onbaşı'' ardından da ''üstçavuş'' rütbesi verildi.
        İlerleyen zamanlarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile düştüğü fikir ayrımından sonra ikinci eşi Adnan Adıvar ile ülkemizden ayrılmıştır. 1939 yılında ülkeye dönen Halide Hanım İstanbul Üniversite'si İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950'de Demokrat Parti listesinden milletvekili seçildi. 1954 yılında istifa eden Halide Edip , 1964 yılında vefat etmiştir. Halide Hanım Kurtuluş Savaşını ve Türk Kadınlarının Mücadelesini anlatan pek çok esere imza atmıştır.

                  
                            Nezahat Onbaşı(ölüm: 1994) :

          Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hafız Halid Bey , 8 yaşındaki kızı Nezahat'i kimseye emanet etmemişti. Her yere onunla gitmişti. Küçük Nezahat Çanakkale'de muharebe havasına alışmıştı. Alay İzmit'e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini ve silah kullanmasını öğrenmişti. 12 yaşında ''Onbaşı'' rütbesini almıştı.
          Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş , çarpışmalara girmiş ve 100'den fazla düşman askerini öldürmüştü.  Babası Hafız Halid Bey komutasındaki 70. Alay komutasında bir çok mücadeleye katıldı. Gediz Muharebelerinde geri çekilmeye başlayan Türk Askerlerinin önünde durarak ''Durun Nereye gidiyorsunuz'' diye haykırarak herkesi durdurmuştur.
          Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaştır. Bu öneri TBMM'de kabul edilmişti. Fakat Kurtuluş Mücadelesi içerisindeyken işleme konulmamıştı. TBMM'nin şükran belgesine 65 yıl sonra 78 yaşında iken kavuşabilmişti. 70. Alayda şehit olan bir erimizin cebinden çıkan , annesine yazdığı mektupta ''Biz Mehmetçik , Nezahat'a Türklerin Jean d'Arc'ı diyoruz'' yazdığı ortaya çıkmıştır.

                                                  Şerife Bacı : 

          1921 yılı Kasım ayında İnebolu'ya önemli miktarda savaş malzemesi geldi. Malzemenin bir an önce Kastamonu'ya ardından da Ankara'ya iletilmesi gerekmekteydi. Cepheye gidemeyip köylerinde kalan yaşlılar çocuklar ve kadınlar Menzil komutanlığının malzeme taşıması üzerine kağnılarla yola çıktılar. İnebolu'dan kağnılara yüklenen cephaneler yola çıktı.
          Bu cephane taşıması işleminde hep kadınlar vardı.Bunlardan biri de Şerife Bacı'ydı. Şerife Bacı cephaneler ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüştü. Öküzleri aç olan Şerife Bacı kafilenin çok gerisinde kalmıştı. Tek başına karlara bata çıka ilerlemeye çalışıyordu. Daha fazla dayanamayan Şerife Bacı o gece Kastamonu dağlarında donarak can vermiştir. Küçük yavrusu ise kollarında soğuktan can vermişti. Bugün Kastamonu'da güzel bir anıtı vardır. Adı her yerde yaşatılması gereken şerefli bir Anadolu kadınıdır.


             
                                    Halime Çavuş(Kocabıyık) : 

       Kastamonu'da doğmuştur. Anne ve babasının kızım gitme şeklinde yalvarış ve yakarışlarını dinlemeden Milli Mücadele'ye katılmıştır. İsmi uzun yıllar Halim Çavuş zannedilmiştir. Kurtuluş savaşına giderken erkek kılığına girdi , erkek gibi tıraş oldu , saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Mehmetçiğin arasına karıştı. Birlikte herkes onu Halim Çavuş olarak biliyordu. Mühimmat sevkiyatında görevler aldı. Düşmanın ateş açması sonucu bir ayağı sakat kalmıştır.
       İnebolu'dan cepheye cephane taşınırken Mustafa Kemal Paşa'ya rastladı. Karşılaştığı kişiyi tanımıyordu. Atatürk'ün ona ''Sen üşümüyor musun böyle'' diye sorması üzerine ''Bey, 100bin kişi kurtulacak , ben ölsem ne olacak '' demiştir.  Savaş sonrasında bile Askeri Üniformasını çıkarmadı. Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara'ya çağrıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın ''Seni yollamıyorum , bizim kızımız ol'' önerisine ''Annem babam beni bekler'' şeklinde cevap vererek kibarca reddetmiştir. Mustafa Kemal Paşa'da ''Ben ana babaya itaatli evlada saygı duyarım'' diyerek ona çeşitli hediyeler vererek evine yollamıştır. Kendisine maaş da bağlanmıştır. 75 yaşında hayata gözlerini yummuştur.


                                    Hafız Selman İzbeli :

         Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularındandır. Kastamonu ilk kadın meclis üyesidir. Kurtuluş savaşı esnasında Kastamonu'daki bütün kadınları toplamış , asker için çorap,kazak ve fanila ördürüp cepheye göndermiştir. Asker Kastamonu'ya geldiğinde hepsini karşılamış ve karınlarını doyurmuşlardır.
         Kendi deyimiyle sıkı bir Atatürk hayranı ve Cumhuriyet kadınıydı. Savaştan sonra herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazma öğrenmişti.  Mustafa Kemal'in Kastamonu'ya geldiği sırada İzbeli Konağı'nı ziyaret ettiği ve karşılıklı kahve içtikleri bilinmektedir.

                 Gördesli Makbule (1902/1922) : 

         Yunanlılar Sakarya Muharebesi'ni kaybetmiş ve Afyon mevzilerine geri çekilmişti. Onlar çok zorlayan bir durumda cephe gerisinde Türk Akıncılarının verdiği mücadeleydi. 1921 yılında Gördesli Makbule ,  Direnişçi Efelerden Halil Efe ile evlenmiş ve iki ay sonra direniş için dağa çıkmıştır.                  Eşiyle 8 ay boyunca dağlarda kar , yağmur ve çamurla beraber gezmiştir. Çok iyi ata binerdi. Silahını tehlike zamanında herkesten önce çeviklikle çekerdi.17 Mart 1922 tarihinde Akhisar Sungurlu hududu üzerindeki Koca Yayla'da elinde silah ile düşmanla en önde safta savaşırken başından vurularak şehit düşmüştür. Şehit düştüğünde henüz 21 yaşındaydı.

                  Çete Emir Ayşe : 

          Yunan askeri Aydın'a geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes Nehrinin karşı tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe , arkadaşlarının kayıktan düşüp hayatlarının kaybetmesi üzerine geri dönmüştür. Çanakkale'de ölen kocasından kalan tek hatıra olan elmas küpelerini bozdurup kendisine cephane ve silah almıştır. Ardından Yörük Ali Efeye katılmıştır. Aydın'ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar düşmanla mücadelesini sürdürmüştür.
           Savaş sonrasında Atatürk İstasyon Meydanı'nda Çete Emir Ayşe'nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştır. ''Savaştım Yunan'a karşı , elimde kalan en değerli şey Atatürk'ün bana taktığı İstiklal Madalyasıdır'' demiştir.


           
   Hatice Hatun(Kılavuz Hatice) : 

          Adana ve yöresinde Fransızlar ile savaşmıştır. Kilikya Milli Kuvvetlerinden Emin ve Derviş Ağalarının müfrezesine gönüllü olarak katılmıştır. Bu birlik Haçkırı , Kelebek ve Bilemedik İstasyonlarında bulunan Ermeni ve Fransız kuvvetlerine baskınlar düzenlemiş ve 200'den fazla esirle çok sayıda ganimeti almışlardır.
          Hatice Hatun 8 Mayıs 1920'de milli kuvvetler Pozantı'da taarruza başladığında Fransızlar kritik bir duruma düşmüşlerdi. Fransızlar Türk Güçlerine karşı koyamıyorlar ve geri çekiliyorlardı. Bu sırada bir Türk Kadını ücret karşılığında onları bu durumdan kurtaracaktı. Tekir Yaylasından Mersine ulaşacak en kısa yolu soran Fransız Askeri Kuvvetleriyle yola çıkmış ve onlara kılavuzluk etmiştir. Fakat Gülekli Hatice onları doğru yola değil Türk Askerlerinin mevzilendiği Karaboğaz'a doğru götürmüştür.
          Yanlarından bir süre sonra firar etmiştir. 100 kadar Türk askerini Karaboğaz'ın iki tarafına yerleştirmiştir.Karaboğaza gelen Fransızlar aniden bastıran Türk Saldırısına görünce olayı anlamışlar fakat iş işten geçmiştir. Bu baskını düzenleyen askerleri de bu kadının kumanda ettiğini görünce dehşete düşmüşlerdi. Hatice Hatun'un cesaret ve kıvrak zekasıyla 9 Subay ve 550 asker Fransız Kuvveti esir edilmiştir. Karaboğazı olayını destan yapan olay tam da budur arkadaşlar.

                 Binbaşı Ayşe :

          Gazi Ayşe Altıntaş Atatürk gibi Selanik doğumludur. Eşi Kafkas cephesinde şehit düştükten sonra eşinin ve şehit olan diğer vatan evlatlarının intikamını almak için kendine yemin etmiştir. Kocasından kalan kıymetli eşyaları satarak kendisi için at,mavzer,elbise ve çizme almıştır. Zamanla Askeriye içerisinde terfiler alarak Binbaşılığa kadar yükselmiştir. 15 Mayıs 1919 yılında Düşman İzmir'e girince direniş hareketinin başlamasında bu yiğit kadın da etkili olmuştur.
         İzmir Yunan'ın istilasına uğrayınca Aydın'a geçmiş ve Kuvay-i Milliye birliği kurmuştur. Daha sonra Birliği ile beraber Nuri Efendinin ekibine katılmıştır. Aydın muharebesinden sonra Koçarlı'ya çekilmişler ve burada İstiklal Mücadelesi'ni omuzlamışlardır. Binbaşı Ayşe askerlerden her zaman büyük saygı görmüştür. 1934 yılında Soyadı Kanunu kabul edilince Altıntaş soyadını almıştır.
Binbaşı Ayşe de Türk Kurtuluş Savaşının kadın kahramanları arasındadır. Binbaşı Ayşe, bizzat kendi macerasını şöyle anlatıyor:
"...Büyük harpte Kafkas Cephesi’nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs 1335-(1919)’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar işgal ettiği sırada ilk mukâvemetimiz sona erip şehre Yunanlılar hâkim olunca Aydın’a gittim. Orada faaliyete geçerek bir Kuva-yı Milliye birliği teşkil edip, bilâhare Nuri Çetesi’ne katıldım. Aydın muharebelerini yaptıktan sonra Koçarlı’ya çekildik. Bu sûretle, bilfiil atıldığım İstiklal Mücadelesi’ne başından sonuna kadar iştirak ettim. İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyâde mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruz’da Mürsel Paşa Fırkası’na iltihak ettik. Ve Ahır Dağları’ndan düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında ben de vardım. Ancak bu arada atılan bir misketle sol bacağım kırıldı." 


                Süreyya Sülün Hanım : 

        Van doğumlu Süreyya Hanım , yaşadığı kasabada Ermenilerin korkunç zulmüne maruz kalmıştır. Köyler dağıtılmış ve insanlar Ermeniler tarafından vahşide öldürülmüştü. Babası mücadelelerde şehit olmuştur.  Erek kasabasında 500 kişilik milis güçlerine katılmış ve vatanı savunmaya karar vermiştir. Yoğun çarpışmalar sonucunda Murat Irmağına kadar gelen bu yiğit Kuvay-ı Milliyeciler  1,5 ay düşmanla çarpıştılar.
        Beyazıd'a doğru yürürken binlerce Türk Köylüsünün işkence edilerek öldürülen cesetleriyle karşılaştılar. Iğdır civarına yönelen Süreyya Sülün ve beraberindeki yiğitler büyük cesaretle düşmanla çarpıştılar. Ermeniler sürekli Ruslardan cephane ve asker yardımı alıyorlardı. Yılmayan Yiğit Türk'ler sonuna kadar onlarla çarpıştılar. Süreyya Hanım 3 kardeşini de bu çarpışmalarda şehit vermiştir. Sayıları çok az kalan Süreyya Hanım ve beraberindekiler çatışmadan sonra yaralanınca ve sayıları da çok az kalınca Erzurum'a dönmüştür.

                Nakiye(Elgün) Hanım : 

         13 Ocak 1920 tarihli Sultanahmet Mitinginde Halide Edip Hanım ile birlikte 160 bin kişiyi coşturan Muallimler Cemiyeti Başkını Nakiye Hanım konuşmasını şöyle noktalamıştır. '' Size memleketin bir kadını sıfatıyla hitap ediyorum. Fatih'in , Selim'in , Süleyman'ın mezarlarını , ecdadının ebedi abideleri olan camileri , türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur edemiyorum. Çıkmayacağız. Bırakmayacağız'' Nakiye Elgün Hhanım 1935 yılında Edirne Milletvekili seçilmiştir. 

                Adile Onbaşı : 

        Tarsuslu Adile diye Adile Onbaşı , arkadaşları arasında ''Tarsuslu Kara Fatma'' olarak da bilinirdi. 8-10 kişilik milis kuvvetleriyle Afyon Savaşına katılmıştır. Tarsus'un kurtarılmasında da büyük yararlılıklar göstermiştir.

               Asker Saime :

        Milli Mücadeleye fiilen katılmıştır. Savaşta silah kullanmış ve yaralanmıştır. İzmir'in işgali sırasında mitingde yaptığı konuşma yüzünden tutuklanmıştır. Tutukluluk hayatı sona erince Milli Mücadeleye katılmış ve yaralanmıştır.Savaştan sonra İstiklal Madalyası almıştır. Ülke düşman işgalinden kurtulduktan sonra ise İstanbul Lisesinde Edebiyat Öğretmenliği yapmıştır.

               

               Bitlis Defterdarının Hanımı :

       Kahramanmaraş'ta düşmana karşı verilen mücadele de en fazla yararlılık gösteren kadınlarımız arasındadır. Kayabaşı(Kabaili)  Mahallesi'nde evinden açtığı mazgaldan Fransızlara ateş ederek 8 düşmanı öldürmüş ve sonra da milis kuvvetlere katılmıştır.
      Sayın Yalçın Özalp Mustafa Kemal ve Milli Mücadelenin ilk zaferi adlı eserinde olaya ait Maraş Vilayeti Raporunu yayınlamış ve olayı da anlatmıştır.

              Yirik Fatma :

         Gaziantep'te Fransızlara karşı veriken savaşta ( 1 Nisan 1920-8 Şubat 1921) direniş teşkilatına katılmak isteyen Yirik Fatma , birliğe katılmasını istemeyenlere karşı '' Benim kanım sizinkinden daha mı şirindir'' demiş ve direnişçilere katılmıştır.

             Nazife Kadın :

         9 Mart 1922'de Çanakkale Bigadiç civarını kuşatan Yunan Ordusu Komutanı Türk Askerine ekmek yapıp götüren Nazide Kadın'dan bilgi istemiş , ancak o bilmediğini , bilse de asla söylemeyeceğini ifade etmiştir. Bunun üzerine Yunanlılarca fırına atılarak şehit edilmiştir.

             Faika Hakkı :

        Erzurum'da toplanan ''Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti''nin (Temmuz/Ağusstos 1919) de etkisiyle kadınları protesto eylemlerine davet etmiştir. 1919 Kasım ayında Erzurum Kız Lisesi Müdiresi Faika Hakkı , Muradiye Camii'nde toplanan kadınlara hitaben yaptığı konuşmada , onları etkin eyleme davet etmişti. Onun teklifi ile İstanbul'u işgal etmiş olan İtilaf Kuvvetleri temsilcilerine ve ABD Senatörlerine tepki telgrafları çekilmişti.

              Naciye Hanım: 

       20 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Üsküdar'da düzenlenen mitinge katılmıştır. Söz alarak bu vatan savunmasında kadınların da erkekler gibi mücadele içerisinde olacağı konusunda teminat vermiştir.


             İzmirli Ayşe Hanım : 

       Yunan'ın İzmir'e girmesiyle beraber Milli Mücadele yerini alan Ayşe Hanım i İzmir'in Yunanlıların eline düşmesiyle Aydın'a geçer. Aydın da kahramanca dövüşen Ayşe Hanım burada büyük oğlunu şehit verir.
        1. ve 2. İnönü Savaşlarına katılan Ayşe Hanım bu savaşlarda da küçük oğlunu şehit verir.Sakarya Meydan Muharebesi'ne de katılan Ayşe Hanım burada kasığından yaralanmıştır. Tedavi görüp iyileştikten sonra müfrezesine katılmıştır.

             Kara Fatma Şimşek :

       Yahya Bey'in kızı olan Kara Fatma Şimşek'in asıl adı Yemine Vardarlı'dır. 1921-1922'de ''Fahri Milis Üsteğmeni'' rütbesiyle Kocaeli Grubu Mürettep Süvarisi emrindeki Müstakil Müfrezesi'nde görev yapmıştır. İstiklal mıntıkasındaki mücadelelere katılmıştır.

             Sultan Hanım : 

       Adana bölgesinde çarpışan direniş güçleri geçici olarak Toros Dağları'na geri çekilirken , Sultan Hanımda inekleriyle beraber onlara katılmıştır. Çete dağda kaldığı süre boyunca ineklerinden sağdığı süt ile Türk Askerlerini beslemiştir. Herkes ona büyük bir sevgi ile  ''ana'' diye
çağırmıştır.

            Satı(Hatı) Çırpan : 

       Ankara'nın Kazan ilçesinde doğmuştur. Kurtuluş savaşı yıllarında cepheye silah ve cephane taşımıştır. Millet Mekteplerinde okuma ve yazmayı öğrenmiştir. 1934 yılında Atatürk'ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesiyle önce Köy Muhtarlığı yapmış ardından da Ankara Milletvekili olarak meclise girmiştir


Hatice Gürkey : 
Sivas'ta 1888 yılında doğmuştur. Savaştan sonra öğretmenlik ve milletvekilliği yapmıştır.

Seniha Hizal : 
Adapazarın'da 1897 yılında doğmuştur. Öğretmenlik , müdürlük ve müfettişlik yapmıştır. Milletvekili olarak mecliste'de görev yapmıştır.

Esma Nayman :
İstanbul'da 1899 yılında doğmuştur. Bir süre öğretmenlik yapmıştır. Adana Belediyesi meclis üyeliği ve Belediye Katipliğine seçilmiştir. Seyhan milletvekili olarak da meclise girmiştir.

Hatice Özgener : 
Sivas'ta 1865 yılında doğmuştur. Öksüzler yurdunda görev yapmıştır. Çankırı milletvekili olarak meclise girmiştir.

Bediv Movova : 
Öğretmenlik ve Bolu Belediye Meclis Üyeliği yapmıştır. Konya milletvekili olarak da meclise girmiştir.

Meliha Ulaş :
Öğretmenlik yapmıştır. Samsundan milletvekili olarak Meclise girmiştir.

Fakihe Öymen :
Öğretmenlik yapmıştır. İstanbul Milletvekili olarak meclise girmiştir.

İnönü Savaşına katılıp Madalya alan 12 kadından isimleri tespit edilenler. :
Ali kızı Alime , Hacı Osman kızı Fatma , Besim kızı Şükriye , Musa kızı Fatma , Veli Onbaşı kızı Ayşe , Molla İbrahim kızı Fatma , Ali kızı Ayşe , Molla Hasan kızı Fatma




Sözlerimizi yine Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle bitirmeyi şeref görüyoruz.

                          "Kahraman Türk kadını!                                    
                        Sen yerlerde sürünmeye değil,                               
                omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."                      



Fevziye Abdullah TANSEL: İstiklâl Harbi’nde Mücahid Kadınlarımız
Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI’nın yazıları
Attila İLHAN : Gazi PAŞA
Turgut ÖZAKMAN: Şu Çılgın Türkler
http://www.telekomculardernegi.org.tr/haber-990-istiklal-savasinda-kadin-kahramanlar.html
http://www.bolugundem.com/ulusal-kurtulus-savasinin-kadin-kahramanlarindan-kara-fatma-boluda-75844h.htm
Sinan Gökhan YAVUZ / Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi Basın ve Halkla İlişkiler Masası 
http://www.tarihigercekler.com/turk-kadinin-tarihteki-ve-kurtulus-savasindaki-yeri.html
http://www.gazetebilkent.com/2014/08/10/kuvay-i-milliye-kadinlari/
“Atatürkçü olmak” C.A. Kansu
http://sdeviren1962.blogspot.com.tr/2015/02/kahraman-turk-kadini-nene-hatun.html
Kurtuluş Savaşının Elifleri (Nene Hatun, Hafız Selman İzbeli,Halime Çavuş ve Çete Emir Ayşe’nin yakınları ile yapılan röportajlar)(Milliyet, 30.08.2004)
Balkan,I. Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında Türk Kadını/Aynur Durmuş
İstiklal Savaşımızın Kadın Kahramanları (Şahap Osman Aras/Yerel Gündem)
http://www.allaturkaa.de/forum/index.php?page=Thread&threadID=79264
http://www.guncelmeydan.com/pano/kurtulus-savasi-nin-kahraman-kadinlari-t34271.html
Kaynak: Yeniçağ, 25 Mart – 8 Nisan 2013
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kurtulus-savasinin-kahraman-kadinlari-82870h.htm
http://www.trenulukislasi.com/?pnum=35&pt=T%C3%BCrk+Kad%C4%B1n+Sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1




20 Nisan 2016 Çarşamba

Türk Turan Halkları 1

           

                                     Ahıska Türkleri-Meskhetian Turks :


          Ahıska Türkleri , Osmanlı İmparatorluğu zamanında , Rusya'ya vermek zorunda kaldığı (1829) , günümüzde Gürcistan topraklarında yer alan Ahıska (Mesheti) bölgesinde yaşayan Türk asıllı Müslüman nüfusa verilen addır. Ahıska Türkleri 1944 yılında Stalin tarafından kapalı tren vagonlarına doldurularak Orta Asya'ya (Kazakistan,Kırgızistan,Özbekistan) yerleştirildi. (Karadeniz kıyılarından Türkleri temizleme çalışması olduğu arşivlerde ortaya çıkmıştır) Aynı kaderi paylaşan Kırım Tatarları da bu sürgün yolculuğunda binlerce kayıp verdi. 1989'da Azerbaycan ,1990'da Gürcistan , gününüzde ise Türkiye Ahıska Türklerinin bir kısmını kabul etmişlerdir. Fakat çalışmalar yeterli olmamakta , Ahıska Türklerinin sürgün hayatı devam etmektedir. Ahıska Türkleri Kıpçak Kökenlidir. Günümüzde eski Sovyetler Birliği Coğrafyasında ve Türkiye'de dağınık olarak yaşamaktadırlar. Günümüzde toplam nüfusları 400 Bin olarak tahmin edilmektedir. Ahıska Türklerinin ana dili Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesidir. Az da olsa Gürcüce ve Rusça konuşan Ahıska Türkleri vardır. Ahıska Türklerinde Edebiyat Dili gelişmemiştir. Kurban,Ramazan ve Nevruz Bayramlarına büyük önem verirler.

                       
                       Altay Türkleri - Altai Turks ;
                           
        Türk Halklarından olan Altaylar Çoğunluğu Sibiryadaki Altay Cumhuriyeti ve Altay Kray'da yaşarlar. Tuva ve Moğolistan Bölgesinde de yaşayan Altaylar vardır. Altaylar MÖ 2. Binyıldan başlayarak metal işlemede usta olarak bilinir. Altay Halkı Ruslarla ilk kez 18. yy'da karşılaştılar. Altay Halkı yarı göçebe bir halktı. Hayvancılık ve Avcılık yaşamlarının önemli parçasıydı. Bu Türk Halkı Rusların etkisiyle yavaş yavaş yerleşik hayata geçti. Dini İnanış olarak ise Altayların bir kısmı geleneksel inanç olan Şamanizme bağlıyken bir kısmı ortodokstur. 19104 yılında Rus yayılmacılığına tepki olarak Ak Ceng veya Burhanizm denilen dinsel bir inanç gelişmiştir. Altay Halkı için Tibet Budizmi ve Şamanizm önemli inançlardandır. Altaylar , Altay Cumhuriyeti'nde tapınak bulunmadığı için dini inanışlarını gerçekleştirmek için Tuva Cumhuriyetine ve Moğolistan'a gitmektedir.

                             Azerbaycan Türkleri - Azerbaijani Turks;
                                  
         Azerbaycan Güney Kafkasya'nın en büyük yüzölçümüne sahiptir. Azerbaycan Türkleri ise Kafkasya ve İran platosu arasındaki geniş arazide yaşayan Türk halkıdır. Dünyadaki toplam Azerbaycan Türkü 40 milyon civarı olduğu düşünülmektedir. En büyük Azerbaycan Türkü nüfusu , günümüz İran sınırlarındaki 30 milyon kadar nüfusuyla Güney Azerbaycandadır. Azerbaycan Türkçesi , Türk Dil ailesinden Oğuz Grubuna ait bir dildir. Aynı aileden Türkmence, Kaşkayca ve Türkiye Türkçesi konuşan insanlarla karşılıklı anlaşabilirler.Hazar Denizi'nin Doğusunda yer almaktadır. Azerbaycan ülkesi zengin kültürel mirasa sahiptir. Ülkenin bağımsızlığını kazanması 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla gerçekleşmiştir. Azerbaycan'ın resmi dini yoktur , tüm ana siyasi güçler laik milliyetçidir. Azerbaycan Türk Konseyi ve TürkSoy'un aktif üyesidir. 1918'de Kafkasya Kurultayı toplandığında 28 Mayıs 1918'de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu devlet Orta Doğu'da kurulan ilk Cumhuriyettir. Bugüne kadar Kafkaslarda Türkçülük Hareketlerinin hepsi Azerbaycan'ın başkenti Bakü olmuştur.



Balkan Türkleri - Balkan Turks (Oğuzlar-Pomaklar-Tatarlar) ;

             Balkan Türkleri , Edirne Meriç Nehri'nin batı tarafında yaşayan Türklere verilen addır. Çoğunlukla Makedonya, Kosova, Bulgaristan , Yunanistan ve Romanya olmak üzere toplamda 800.000 civarında Türk yaşamaktadır. Balkanlardaki Türkler Anadolu'dan gelen kökeni Oğuzlara dayanan Türkmenlerdir. Bununla birlikte kuzeyden gelen Kuman-Kıpçak boylarından oluşan Türk topluluklarının soyundan gelmektedir. Bölgedeki Türk varlığının Balkanlara MÖ 2. yüzyılda gelen İskit Türklerinin ve Orta Asya'dan batıya göç eden Türk kavimlerin gelişiyle başladığı bilinmektedir.(Hunlar,Peçeenekler,Avarlar,Kumanlar) 93 Harbiyle Başlayan Balkan Savaşlarıyla devam eden Müslüman göçü büyük acılara ve katliamlara sahne olmuştur. 1923 yılında Batı Trakya'daki Toplam Türk nüfusu 129.120 iken Yunan nüfusu 33.910'du. Bayraklarındaki yeşil İslamiyeti , siyah renk Balkanlardaki zulmü , Beyaz renk Özgürlüğü , Ay Yıldız ise Türklüğü simgelemektedir.


                       Başkirler(Başkurtlar)- Başkortostan ;

             Başkurtlar , Başkortlar veya Başkırtlar olarak adlandırılan tarihin en eski Türk halklarından biridir. Çoğunluğu Rusya Federasyonu içerisindeki Başkurdistan'da yaşar. Dilleri Kıpçak Türkçesi grubuna girmektedir. Güney ve Orta Ural dağlarının iki yanında bulunan bozkır ve ormanlık alan içerisinde yaşamışlardır. 12. yüzyılda Altın-Orda egemenliğinde İslamiyeti kabul etmişlerdir. 17 yy'dan itibaren ise Rus nüfusu altına girmişlerdir. Ö Türkler tarafından kurulan Andronovo Kültürü , Başkurt halkının kökeni olarak kabul edilmektedir. Altın-Orda Devletinin yıkılmasından sonra Kazak Hanlığı idaresinde yaşamaya başlamışlardır. 1557 yılında ise Kazan Hanlığı ile birlikte Rus İşgalinden kurtulamamışlardır. Rusların uyguladıkları asimilasyon ve din değiştirme baskılarına yıllarca göğüs geren Başkurtlar , yaklaşık 20 kez isyan etmişlerdir. Her isyan Ruslar tarafından insafsız ve kanlı şekilde bastırılmıştır. Rusya'da 1917 yılında gerçekleşen Bolşevik İhtilali Başkurt halkına Milli Devletlerini kurma şansı vermiştir. Ekim 1917'de gerçekleşen Kızıl Devrimin hemen ardından kurulan Başkurt Özerk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. (17 Kazım 1917). Bir ay sonra da yapılan Başkurt Kurultayında da Milli Ordunun kurulması kararlaştırılmıştır. Başlangıçta her topluluğa devlet kurma sözü veren Bolşevikler verdikleri sözü tutmayarak Başkurtistan'a saldırmış hükümet üyelerini tutuklamış , asker ve subayları öldürülmüştür. Ardından başlayan Başkurt - Kızıl Ordu savaşında yalnız kalan Başkurtlar Sovyet Hükümeti ile anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. 23 Mart 1919 yılında yapılan anlaşmaya göre Başkurtistan , Başkurtistan Özerk Sovyet Cumhuriyeti olarak , SSCB'nin bir parçası haline gelmiştir. Başkenti Ufa , Nüfusu 4.200.00.'dür.

    Bayölke Kazakları- Cossacks To Bayol (Moğolistan) ;  

             Moğolistan'ın Batısında BayÖlke bölgesi , Halkı Türklerden oluşan bir bölgedir.

                                     

                                           Buryatlar-Buryats-Burjatok;
                Buryatlar Turan Halklarınının Altay kolundandır. Bugün daha çok Moğol Halkı olarak tanınıyor olsalarda Buryatlar ; iki Türk , iki de Moğol boyunun birleşmesinden oluşmuş karma bir halktır.Bunlardan güney ve doğu Buryatya'da yaşayan Huri ve Hondogar boyları Moğol karakteri taşırlar ve Budist'tirler. Batıda yaşayan Bulaga ve Ehiriler ise Türktürler ve Tengri'ye inanırlar. Buryatların toplam nüfusu 600 bin dolayındadır. Bunun 290 bini Buryat Özerk Cumhuriyeti'nde yaşamaktadır. Komşu İrkutsk ve Zabalskaya Oblastarında da 150 binden fazla Buryat bulunmaktadır. Buryatlarda, Türkiye Türkçesindeki kurt, Bortocono olarak bilinir. Börte kelimesi kurt anlamında Türkçe bir sözcüktür. Çono ise Moğolca Kurt demektir. Buryatlar Bortocono/Börtecine’yi ataları, Ala Geyik’i de anaları olarak bilirler.


Çulım Türkleri-Culinar Turks (Tomsk Bölgesi-Rusya) ; 
        Çulım Türkleri Altay ve Tuva ÖZer Bölgelerinin 400 km kadar kuzeyinde. Krasnoyarsk idari bölgesinde yaşayan Türk Halkıdır. Dilleri Türk Dilleri grubuna ait Çulım tatarcasıdır. 17.yy boyunca Rus yerleşimcilerin baskısı altında kaldılar. Daha sonra gelen Kominist yönetim , Çulımların geleneksel yaşamlarına son verdi. Özellikle dini konularda baskı altında kaldırlar. Günümüzde sayılarının 10 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.


                    Çuvaşistan Türkleri-Çuvaşlar - Chuvash ;  
         Çuvaş Türkleri , Rusya Federasyonu'nun içerisinde yer alan Çuvaş Cumhuriyeti'nde yer alan Türk Halklarından birisidir. Rusyanın iç kesimlerinde yer alır. Nüfusu 1.500.000'a yakındır. Bu nüfusa Rusya'ya bağlı diğer federasyon ülkelerinde yaşayan Çuvaşlarda eklenirse , tüm Rusya'da Çuvaş Halkının nüfusu 2.500.000'dur. Başkenti Şupaşkar'dır. Çuvaşların yaşadığı bölge 16. yy'da Rusya'nın eline geçmiştir , 1920'de özerk yönetim birimi olmuştur. SSCB'nin dağılmasıyla Çuvaşistan Özerk Cumhuriyeti adını almıştır. Çuvaş Türklerinin dinleri çoğunlukla Ortodoks Hristiyan'dır. Çuvaşlar Orta Volga bölgesinde kapalı bir toplum olarak yaşarlar.



                       Daurlar-Daurok-Daur People ; (.)

Daurlar Turan Halklarının Altay kolundadır. Toplam nüfusları 150.000 civarındadır. Nüfusun büyük bölümü Çin yönetiminde yaşamaktadır. Konuştukları dil Moğol Dilleri arasındadır. Daurların aslen Tunguz-Mançu kökenli olup , sonradan Moğollaştıkları yönünde görüşler vardır.








                           Dmutlar-Udmurtok-Udmurts ; (.) 
           Dmutlar , Turan Halklarının Ural Kolundadır. Ruslar tarafından Hristiyanlaştırılmışlardır. Ancak günlük yaşamlarında eski inançlarının etkisi çok büyüktür. Toplam nüfusları 570.000'dir. Udmurlar için Rus kültürel emperyalizmin yanında en büyük tehlike olarak yıldan yıla azalan nüfusları görülmektedir.






                                   Dolgan Türkleri - Dolgan the Turks ; 

           Sibirya’nın kuzeyinde Taymır Yarımadası’nda yaşamakta olan Dolganlar Saha Türkleri’nin (Yakutlar) kuzey kolunu meydana getirmektedir. Dolganlar geçimlerini avcılık, balıkçılık yaparak ve ren geyiği besleyerek sağlar. Şamanist olan Dolganlar'ın nüfusu 2010 sayımına göre 7885'tir.



                          Donşianlar- Dongxiang People; (.)

          Donşianlar , Turan halklarının Altay kolundadır. Moğol dillerinden Donşiancayı konuşurlar. Toplam nüfusları 700 bin dolayındadır. Nüfusunun çoğunluğu Gansu Vilayeti ve Ningşia Hui Özerk Bölgesi'nde yaşamaktadır. Donşianlar Müslümandırlar ve toprağa bağlı bir yaşam sürerler. 





16 Nisan 2016 Cumartesi

Göktürkler, 1500 Yıllık Yeni Bulunan Türk Kadınının Mezarı ve Ayakkabıları



      Moğolistan toprakları Altay Dağları'nda 2800 rakımda 1500 yıl önce gömülen Türk Kadınına ait mezar gün yüzüne çıkarıldı. Kıyafetleri,eşyaları ve atıyla birlikte gömülü olan bu kadının mezarı , Orta Asya'da bütünlüğü bozulmamış halde bulunan ilk mezar örneklerinden birisidir. Bilim insanları mezardan çıkan eşyaların Türklerin kültürüne ilişkin önemli ipuçlarını ortaya çıkardığını söylediler.


                                                Türk Mezarının Bulunması ; 

      İngiliz Daily Mail'in haberine göre arkeologlar Moğolistan'da Altay Dağları'nda  1500 yıllık olduğu düşünülen Türk kadının mezarını gün yüzüne çıkardı. Siberian Times'ın haberine göre mezara ilk önce bölgedeki çobanlar rastladı ve Khovd Şehir Müzesinden arkeologlara haber verdiler. Bozulmadan korunmuş bir halde bulunan mezarda kıyafetleri ve atıyla birlikte gömülen kadının giydiği modern güzellikteki çizmeler bulundu.


                                                 Sıradan Bir Türk'ün Mezarı ;

     Orta Asya'da bütünlüğü bozulmadan bulunan ilk Türk gömüsü olduğu düşünülen mezarda bulunan insan kalıntıları keçeyle sarılıydı. Altay Dağları'nda 2.800 metre rakımda bulundu. 3 metre derinliğindeki mezarın bölgedeki hava koşullarının etkisiyle günümüze kadar korunup gelebilmiştir. Khovd Müzesi'den araştırmacı B.Sukhbaatar , '' Üst sınıftan bir kişi değil ve muhtemelen de bir kadın cesedi. Çünkü mezarında yay bulunmuyor. Şimdi dikkatli ve yavaş biçimde mumyanın sargılarının açıyoruz. Böylelikle cinsiyeti kesinlik kazanacak'' dedi.


                                       Bütünlüğü Bozulmamış İlk Mezar ;
      B. Sukhbaatar Moğolistan'da bulunan mezarın Orta Asya'daki bütünlüğü bozulmamış ilk Türk gömüsü olduğunu belirterek '' Bu çok ender rastlanan bir fenomen. Bu bulgular bize Türk inanç ve ritüellerini gösteriyor. Mezarda dizgin,kil vazo, ahşap kase , yalak, demir tencere, at kalıntıları ve kadına ait kıyafetler bulundu. Atın kurban edildiğini net şekilde görüyoruz. 4-8 yaşlarında bir kısrak olduğu anlaşılıyor. Pamuktan yapılmış 4 ceket de bulduk. Bulgularımız arasında sadece koyun yününden yapılan kıyafet ve eşyalar değil , deve yününden yapılanlar da var , bu çok ilginç. Mezardan çıkanlar arasında bir de şapka var.
      Bulunanlar mezarın yaklaşık MÖ 6. yüzyıla ait olduğunu ve bu insanların ticaret konusunda da oldukça becerikli olduğunu gösteriyor'' dedi. Mumyanın bütün giysileri dikişleri ve desenleri çok iyi işlenmiştir.
     Mezarda kurban edilmiş at ve at kalıntılarının yanı sıra çok iyi korunmuş şekilde renkli işlemeli çantalar da bulunmuştur.

     Mezarda yastıklar,bir koyun kafası , içine koyunun sırtı konulmuş keçeden bir seyahat çantası, keçi kemikleri ve çanağı taşımak içinde kullanılan bir çanta vardı. B. Sukhbaatar , ''Buluntular insanların çok iyi birer zanaatkar olduğunu gösteriyor. Bunun sıradan bir insanın mezarı olduğu düşünülürse , zanaat becerileri oldukça iyi gelişmiş'' dedi.


                                  Modern Güzellikteki , Kadının Çizmesi;
    Bütün bu kalıntıların arasında çıkarılan mumyaya ait olan oldukça iyi işlenmiş olan ayakkabı (Çizme) arkeologları şaşırttı. Sosyal medyada yayınlanan fotoğrafla bir anda fenomen haline gelen bu mumya ayakkabısı , meşhur bir spor markasının üç çizgili modellerine hayli benziyor. Arkeologlar ayakkabıdaki çizgilerin bağcık olduklarını söylediler.
   Bağcıklı ayakkabıların 19.yy'da Avrupa ülkelerinde öne çıktığı bilinmektedir. Fakat bu ayakkabı tarihi yeniden yazacak türdendir.

                                                 Sonuç Olarak Arkadaşlar;

    Pazırık Kurganlarında da MÖ 5.yy'a ait kadın modern güzellikte ince süs işlemeleriyle kadın çizmeleri bulunmuştu. Tüm bunlar bize Türk Kadınınn Estetiğe verdiği önemi göstermektedir.
    Çin metinlerine göre MÖ 6. yüzyılda Orta Asya'dan Sibirya'ya kadar olan bu bölgede, İpek Yolu boyunca Türk Kabileleri ve Soğdiyanlar yaşıyordu. Kendi alfabelerini geliştiren, kurt ve mavi rengi de içeren bir dizi sembole sahip olan Türklere ait bölgede daha önce de başka mezarlar bulundu. Hatta türküaz (renk) kelimesinin kökeninin Türk'e dayandığı da iddia edilir.2003'te bir mezarda bulunan 2 bin yıllık iskelete yapılan DNA analizi , cesedin modern Türklere ait genleri taşıdığını ortaya çıkarmıştı.
     Arkeologlar iki yıl önce de Altay Dağları'nda Türk savaşçıya ait olduğu düşünülen bir mezar da bulmuştu. Savaşçının mezarında atı ve müzik enstrümanları da bulunmuştu. Bunların yanı sıra mezarda yastıklar, bir koyun kafası, deri çanta , keçi kemikleri de vardı. O dönemde sahip oldukları eşyalar ile gömülen Türkler, öte dünyada bu eşyaları kullanacaklarına inanıyordu.

    1500 yıllık mumyanın söz konusu yıllar içerisinde Göktürkler’in egemenlik alanında yer alan ve Türklerin yoğunlukla yaşadığı bir bölgede bulunduğunu belirten arkeoloji uzmanları, bu kalıntıların Orta Asya’daki Türklerin yaşantılarına ışık tutacağını düşünüyor. Bunun için de geniş çaplı incelemenin yapılacağı belirtildi.

                                      Okuduğunuz İçin Teşekkür Ederim.                                        
                                                       Esen Kalın...                                                               






Görseller: Hovd Müzesi, Moğolistan
http://www.cnnturk.com/yasam/mogolistanda-1500-yillik-turk-kadin-mezari-ortaya-cikarildi
Siberian Times, Anna Liesowska, 9 Nisan 2016
http://arkeofili.com/?p=13080
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/1500-yillik-turk-mezari-bulundu-135154h.htm
https://onturk.org/2016/04/12/mogolistanda-1500-yillik-turk-mumyasi-bulundu-haberi/#more-6295