Ötüken Ormanından Ayrılmayın! ( Bilge Kağan): Türklerin Yağmur yağdıran ''Yada'' taşı

16 Mart 2016 Çarşamba

Türklerin Yağmur yağdıran ''Yada'' taşı



 ***Özet Videomuz Yazının Sonundadır***

      Türk kültür tarihimize baktığımızda ''Yada'' taşı olarak da bilinen taş aracılığıyla , bir nevi sihir ya da büyü yoluyla kar ve yağmur yağdırıldığını örneklerle görmekteyiz. Türk Mitolojisinde de kullanılan Yada Taşı , yağmur yağdırmaktan , düşmanları telef etmeye kadar bir çok amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir. Orta Asya'da yağmurun ''Yada'' taşı sayesinde yağdırıldığına inanılmaktadır. Yada kelimesi , yad kökünden türetilmiştir. Dışsallık , erişilmezlik ve gizem anlamları içerir. Moğolca'da Yadah , Tuvaca Yadı sözcükleri ise ihtiyaç halinde olma ve gerek duyma anlamlarını ifade eder. Kelime ayrıca yad/yat/yay/zay köküyle bağlantılı olarak yaratmak yaymak anlamlarına gelir. Bu taş ile büyü yapan kimselere ise Yadacı/Yatçı/cadacı veya Yayçı adı verilmiştir.

          Türk ve Altay şamanizminde ve halk inancında Simyacılık yapmak ya da Yadlamak da denilir. Türk mitolojilerinde Simya (Dönüştürme) özelliğine sahip , havayı suya dönüştürerek yağmur yağdırdığına inanılan bir taştır. ''Yada'' taşı Tanrının ulu kamlara armağanıdır. Bir kurt tarafından getirildiğine dair rivayetler vardır. Kimi rivayetlerde ise kurdun karnından çıkan bir taştır. Şaman bu taş sayesinde yağmur ve kar yağdırabilir. ''Yada Taşı'' dualar edilerek ve tılsımlar okunarak suya bırakılırsa yağmur yağdırılır , atın yelesine asılırsa serin rüzgarlar estirilir. Yangının içine atılırsa alevleri söndürür. Taş kar ve dolu da yağdırabilir. Bir kabın içine kar veya su konularak içine de bu taş bırakılırsa dilekleri gerçeğe dönüştürür.

         Kimilerine göre bu taş Çin'in uzaklarında bulunan madenlerin mahsulüdür. Kimi kaynaklar ise bu taşın Türk ülkesinde bir dağda bulunduğunu , hatta bu dağ civarındaki vadilerden geçenlerin , geçiş esnasında taşların birbirlerine sürtünmesinden yağmur , kar , fırtına ve tufan çıkmasın diye hayvanların ayaklarını yün ve benzeri yumuşak şeylerle sardıkları kaydedilmektedir. ''Yada Taşı''nın Karluk ülkesinde olduğunu ifade edenler de vardır. 

        Abdülkadir İnan'ın ''Eski Türk Dini Tarihi'' eserinde ''El-Lügat'ün Neviyye'' sözlüğünde ''Yada Taşı'' hakkında ''Yağmur boncuğu derler bir nesnedir ki , ona kurban kanı sürülmekle yağmur yağar'' denildiği kayıtlıdır.

        Bu hususta Çin kaynaklarında da olduğu gibi Arap , Fars ve Osmanlı kaynaklarında da bu konu hakkında bilgiler vardır. Arapça İslam kaynaklarında Hacerü'l Metar , Farsça kaynaklarda Seng-i Metar(Yağmur Taşı) , Seng-i Ceda (Ceda taşı) diye geçen taşa , muhtelif Türk lehçelerinden Yakutça'da ''sata'' , Altaycada ''cata'' , Kıpçak lehçelerinde de ''Cay'' , Çağatayca'da ise''Yeşim Taşı'' adı verilmektedir. (1)




       Kaşgarlı Mahmut işte bu yağmur taşını ''yat'' ismi ile isimlendirmektedir. Kaşgarlı  ''yada taşı'' hakkında ''Bir türlü Kamlıktır(Kahinlik). Belli başlı taşlarla yapılır (Yada taşıyla). Böylelikle yağmur ve kar yağdırılır , rüzgar estirilir.Bu , Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi ; bu suretle kar yağdırıldı ve Ulu Tanrı'nın izniyle yangın söndürüldü.''(2) demektedir.

       Kırgız Sözlüğünde de ; '' Caytaş : Güya koyun işkembesinde bulunan ve yağmur yağdırma hassasına malik olan küçük taş'' şeklinde geçmektedir. Tarama Sözlüğünde '' Yada taşı eskiden usulüne göre kullanılınca yağmur yağdırıldığına inanılan bir yağmur taşı'' şeklinde geçerken, İngilizce bir sözlükte '' Yede , Cebrail tarafından Nuh Peygamber'e verildiği bilinen bir taştır. Yağmurun yağışına ve yağan yağmurun kontrolüne vesile olur'' denilmektedir.

       Yahudi inançlarından da beslenen İslam Motifli Türk efsanesine göre ; Nuh Peygamber , tufandan sonra gemisinden çıkınca Ham,Sam ve Yafes adındaki oğullarından her birini bir ülkeye göndermiştir. Yafes'i Türk ülkesine göndermeden önce ona ''Yada'' taşını vermiştir. Yasef de taşı oğlu Türk'e bırakmıştır. Sonra bu taş Oğuz Han'a kadar gelmiş ve kullanılmıştır.

        Kaşgarlı Mahmut'un çağdaşı olan Gardizi'nin "Zeynül Ahbar" adlı eserinde yat taşının menşei hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: "Peygamber Nuh Aleyhisselam cihanı dört oğlu arasında taksim ettiği zaman Türklerin atası olan Yafes'e de şark diyarlarını vermişti. Nuh Peygamber Tanrı'ya, oğlu Yafes'e istediği zaman yağmur yağdırabilmesi mümkün kılacak bir dua öğretmesini niyaz ediyor.

       Türklerin atalarına, Tanrının yağmur yağdırma gücü verdiğine dair çeşitli söylentiler, Çin, Hıristiyan ve İslâm kaynaklarında yer alır. İslâm yazarlarına göre Türklerin atası olan Yafes'in babası Türkistan'ı oğluna verir. Yafes, kurak bir ülkede ne yapacağını sorar. Babası da oğluna "yağmur taşı"nın gücünden bahseder ve ihtiyaç duyduğunda Allah'a yağmur yağdırması için dua etmesini söyler ve üzerinde dua yazılmış tılsımlı taşı ona verir. Bir efsaneye göre "Yada Taşını" Yafes'ten Oğuz Han almıştır ve bu taş Oğuzların eline geçtiği için de onlarla Karluklar, Hazarlar ve diğer Türkler arasındaki savaş bitmek bilmemiştir.. Bazen de bu taşın koruyucusunun Zada Han olduğu söylenir.




     13. asırda yaşamış bir müellif de yağmur taşının şekli ve menşei hakkındaki sözleri şöyle hulasa etmiştir; "Yağmur taşı yumuşak, büyük bir kuş yumurtası büyüklüğünde olup üç türlüdür. Bu taş hakkında muhtelif fikirler vardır. Bazılarının zannına göre bu taş, Çin'in doğu sınırlarında bulunan madenlerden hasıl olmaktadır. Bazılar derler ki bu taş, Çin'in serhaddindeki sürhab adlı kırmızı kanatlı büyük bir su kuşunun mahsulüdür" demektir. Türklerin kültür hayatı, folkloru, etnografyası üzerinde yapmış olduğu araştırmalarla tanınan Radloff, 1861 yılında Altay'da Abakan ırmağı kaynağı çevresinde bulunduğu sırada yağmur taşı ile ilgili bir olaya tanık oluyor. Bu defa şiddetli yağmurdan kurtulmak için rehberi olan şahıs, aynı zamanda yadacı olduğundan yağmurun durması ve gökyüzünün açılması için efsun mahiyetinde manzume okuduğunu kaydetmiştir.

        Yada taşı ile ilgili olarak Çin kaynaklarından öğrendiğimize göre , Göktürkler'in kurttan türeyişini anlatan efsanelerden birinde , Göktürkler'in atalarının  kabile reisinin on yedi kardeşinin olduğu ve kurttan doğmuş olduğu ve diğerlerinden farklı olduğu belirtilmektedir. Tabiat üstü bir kudrete ve özelliklere sahip olan kardeşin , yağmurun yağdırılması , rüzgarın estirilmesi hususunda emirler verebildiğini belirtir. (3) Bunların ataları Hunlardan geliyordu. Zira Hunlar düşmanlarına karşı yağmur dolu ve kar yağdırarak veya fırtına ve rüzgar çıkararak onları mağlup ediyor ve bunu yapabilen kahinlere sahiplerdi. Onların 5. asırda kuvvetlenen Cücen(Juan-Juan)lerin istilasına karşı kendilerini bu sayede korudukları belirtilmiştir.(4) Bu sayede Cücenler'in onda üçü sellerde boğulmuş ve soğuktan kırılmıştır.

       Altay-Türk masallarından olan Kara-atlı Masal kahramanlarından Kara-atlı Han'ın oğlunun üstün kuvvet ve cesareti yanında , attığı mara ile dokuz karış kar yağdırdığı , her yandan rüzgar çıktığı zikredilir.(5)

      Alplerin silahları arasında da Yada taşı bulunmaktadır , isterlerse havayı istedikleri gibi değiştirebilirlerdi. Manas Destanına göre Alp Almanbet çok usta bir Yadacıydı. Bozkır destanlarında Ya da geleneği çok önemli bir yer tutmaktadır.

      Evliya Çelebi(1611-1682) , Kafkasya yollarında seyehat ederken(1641) , bir yerli büyücünün galip efsunlarla bulutlar gökte toplayıp sağanak boşandırdığını  anlatmıştır.

      Gökalp'in değerlendirmesine göre , İslamiyetten öncesi devre ait Türk destanlarından olan Böğü Tekin efsanesi , bu taşın gökten inen altın ışıktan meydana geldiğini gösteriyor. Bu efsaneye göre Kutlu Dağ'ı vücuda getirmiştir. Kutlu dağ , yeşim taşından bir kayadır ki , Türklerin elinde bulundukça Türk Hakanlığı dünyaya hakimmiş. Yulun Tekin zamanında Çinliler , bu gafil hükümdarı aldatarak Türklerin bu kıymetli tılsımını elinden almışlardır. Bunun akabininde Türklerin büyük göçü meydana gelerek Türkler her tarafa dağılmış ve bu sırada Uygurlar da Beşbalık ülkesine kadar girmişlerdir. Bu rivayet Yada taşının eski Türk hayatındaki ehemmiyetini göstermektedir.(6)




         Kırgız/Kazak Er Gökçe destanına göre , Altın Ordunun meşhur kahramanı Er Kosay , çölde susuzluktan sıkıntıya düşen ordusunu bu sıkıntıdan kurtarmak için, Cay taşını atının ciğerinden çekip çıkarmıştır. Bu olay destanda ''...Cay taşını çekip çıkardı. Salladı , salladığı yere koydu ve havadan yağmur yağdı'' şeklinde yer almıştır. Kırgızlara göre Cada(Cay) taşı koyun karnında bulunur. Bu taşla yazın kar yağdırmak mümkündür.(7)

         Yada taşının menşei hakkında çoğu efsanevi olan muhtelif rivayetler vardır. Bu rivayetler ışığında söylenebilecek şey , Seroşevski'nin ifadesini tekrarlamak gerekir. ''Türkler nazarında mukaddes tanınan herhangi bir taşın , Yada mahiyetine alınabileceği anlaşılmaktadır.'' (8)

         Efsanelere göre ; Yada taşları yumruk büyüklüğünde ve koyu renklidir. Üzerleri damar damar çizgilidir. Soğukturlar. İçinden sesler gelir fakat içi boş değildir. Kullanılmasıyla beraber zayıflar ve gücü geçer. En iyileri kendiliğinden kutlu hayvanların şeklini almıştır. Özel bir yerde muhafaza edilir ve sık sık ele alınmaz. Sadece gerektiğinde kullanılırlar.
        Yada taşının rengi ve şekli konusunda başka rivayetlerde bulunur. Yakutlarca bilinen ve Sata denilen yağmur taşının , çok küçük bir insan başı şeklinde olduğudur. Canlı olduğu iddia edilen Satanın evde tutulamayacağı , hangi hayvandan meydana gelmişse onun yapağası içine sarılarak , bir delik içinde dikkatle gizlemek gerektiği , Satanın öldükten sonra artık başka taşlardan hiçbir farkının kalmayacağı ifade edilmektedir. Sata taşı canlı bir insan kafasına benzer. Yüzü , gözü , kulağı ve ağzı çok açık görülür. Kadın veya yabancı eli ona dokunduğunda , kuvvetini kaybeder. (9)

        Fuat Köprülü , Mahmut b. Mansur'un eserine dayanarak , yağmur taşı için ; ''Kolayca ufalanabilir , büyük bir kuş yumurtası kadar olup 3 türlüdür. Kırmızı beneklerle dolu beyaz toz halinde , beyaz temiz ve koyu kırmızı , yahut muhtelif renklerde. Şekli hakkında muhtelif fikirler vardır'' demektedir. (10)



       Şaban Şifai'nin 4.Mehmet'e yazdığı iddia edilen ''Risale-i Şifaiyye Fi Beycini Enva-i Ahcar'' isimli eserde de bu taşın yer aldığı bilinmektedir. Eserde '' Hiç bulut olmadığı halde Yada Taşı ile yapılan işlemden iki saat sonra bulutlar gökyüzünde görülmeye başlar ve ardından bereketli yağmurlar yağar. Ne kadar gerekiyorsa ihtiyaç olunan kadarıyla yağmuru  yağdırmak Yadacı'nın hünerine bağlıdır. Taşlar farklı renklere sahip olabilmektedir. Genellikle siyaha çalan toprak renginde olup üzerinde kırmızı noktalar vardır. Beyaz olup üzerinde kırmızı noktalar olanlara da rastlanmıştır. Büyükleri bir kuş yumurtası kadardır'' şeklinde yer almıştır. Kaşgarlı Mahmud'un eserinde ise söz konusu taşın iki türlü olduğunu ve bazı yörelerde birine ''Örünk Kaş''(beyaz) , diğerine ise ''Kara Kaş'' bilgisi yer almaktadır. 

        Yada taşı ile nasıl yağmur yağdırıldığı hususunda çeşitli rivayetler vardır. Bazılarının bu taşı yüksekten alçağa doğru akan suyun içine konulduğunu , bazıları da bu taşın kullanışını yalnız Türklerin Bildiğini , bunu kimseye söylemeyip sır tuttuklarını , kimseye öğretmediklerini söylüyor. (11)

        Türkler ve Moğollar , tabiatın hassas dengesini korumak hususunda son derece dikkatli davranmışlardır. Özellikle av ve süngü törenlerinde tabiatın dengesini bozmamak için dikkatli davranmışlardır. Yat törenlerini bilhassa kışın yapmamak gerekir. Çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verir. Yazın ona sık başvurmamak lazımdır , zira pek çok kurt ve böceğin ortaya çıkmasına sebep olur.

        Yadacıların durumunda ise ; Yadacılığı meslek edinmiş kimselerin hepsi yoksul kimselerdir. Yadacıların Yada yapışlarında çoluk çocuklardan birinin ölmesi veya elindeki malını yitirmesi veya hayvanlarının çalınması gibi bir felakete uğradıkları kendilerinden duyulmuştur. Hükümdarlar ise Yadacıların kayıplarını her defasında tazmin etmeye çalışmıştır.

        Çağdaş Türk halklarının folklarında yada taşı efsanesi en çok yayılmış efsanelerden biridir. Bu taş Yakutlara göre, at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların midesinde bulunur. En kuvvetli sata taşı, kurdun karnından çıkarılan taştır. Sata taşı ile şamanlar yağmur, yazın kar yağdırabilirler; müthiş fırtına estirilir. Sata taşı Yakutlara göre canlı bir cisimdir. İnsan kafasına benzer. Yüzü, gözü, kulağı, ağzı çok net görülür. Kadın veya bir yabancının eli veya gözü dokunursa ölür, kuvvetini kaybeder. Canlı sata'yı ele alıp yukarı kaldırılırsa derhal soğuk rüzgar eser, yağmur veyahut kar yağar. Elinde bu taşı bulunduran adam, uzak yola çıkar ve bunu da atının yelesi veya kuyruğu altına bağlarsa at terlemez, daima esen serin rüzgar altında rahat rahat seyahat eder" Yada taşı daima rüzgar esen dağlarda bulunur. Bu taşı elde emek için Yadacı, bütün mal ve mülkünü feda edebilir."

       Yadacılığın her ne kadar İslamdan sonra yapıldığına rastlansa da , bu adetin unutulmasında Türklerin İslamiyet'e girmiş olmalarının rolü yüksektir. Kaynaklarda da ifade edildiği gibi , Yadacıların Yada esnasında söyledikleri sözlerin bir Müslüman için küfre götürücü olması , Allah'ın takdiri kabul edilen rüzgarın esmesi , yağmurun yağması gibi tabii olaylara müdahaleyi İslam inancıyla bağdaşır bulunmaması bu adetin unutulmasında etkilidir. Son olarak ise Yadacıların her yada yapışlarına müteakip mutlak suretle bir zarara maruz kalmalarına dair olan yaygın kanaat dolayısıyla Yadanın zamanla unutulmasında etkili rol oynamıştır. İslam sonrası yağmur duası bu uygulamanın kısmen yerini almıştır. Marco Polo , Türkler'le karışan Keşmir halklarında da Yada Taşı ve yağmur yağdırma sanatının bulunduğunu yazmaktadır. Moğol döneminde Farsçaya geçen Yadamışı/Cadamışı deyimleri sihirli güçlerle yağmur yağdırmak anlamına gelmektedir. Türklerin Yada Taşı'nı kullanmaları üzerine kaynaklarda ayrıntılı bilgi vardır. Örneğin bir eserde şöyle denilmektedir. 
      "Türkler arasında, türlü renk ve cinsleri olan Yat Taşı (Yada Taşı) vardır ki onun madeni Hıtay ve Tavgaç Dağları'ndan çıkar. Bu taş aracılığı ile yağmur, kar, dolu çekilir. Türkler, bu sanatı bilip uygulayanlara Yatçı derler. Bu işte yetenekli olanlar, köyün bir yanına yağmur ve kar getirdiklerinde, köyün öbür yanında Güneş açar. Türkler bu taşı yanlarında taşırlar ve bu taş sayesinde düşmanlarına üstünlük sağlarlar. Türkistan'da bir tepeden çıkan bu taşları kentlere götürürler, suya asar ve yağmur yağdırırlar.''


                Yada taşının savaşlarda silah olarak kullanılışın son örneğini 18.yy'ın son yarısında gerçekleşen 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşında görmekteyiz. Kaynaklara göre bu savaşta Osmanlı Ordusunun uğradığı ilk büyük hezimet bu yüzdendir. Rus ordusunun dörtte birini oluşturan Kalmuk Türkleri tarafından , Müslüman Osmanlı Türklerine karşı silahın kullanılması sonucu perişan olan Osmanlı Ordusu , pek büyük kayıplar vermiş ve Karadeniz'in kuzeyindeki bütün topraklarını terk ederek , Tuna Nehri'nin gerisine çekilmek zorunda kalmıştır. 


                Büyülü olan ''Yada Taşı'' ile yağmur yağdırmak için yapılan törenlerde duaların da önemini unutmamak gerekir. Dualar gök tanrıya ve ata ruhlara yapılmaktadır. Dua sırasında kollar yukarı kaldırılır , ileri uzatılarak elin üstü havaya , avuçlar da yere doğru açılır. Dua eden şamanın bu halde duran elleri üzerinden dua süresince su dökülür ve suların parmaklar arasından yere akarak yağmur sembolize edilmiş , bu şekilde de yağmur yağdırılması amaçlanmıştır. Yağmur töreni sırasında insanlar kırlara,tepelere ve özellikle de su kenarlarına giderler. Kurbanlar kesilmiş , suya kuru at kafası ve taşlar atılırmış.

               Yada taşı, Türk dini tarihi içinde yağmur taşı (Yada, yat), Doğulu ve Batılı araştırmacıların dikkatini üzerine çekmiştir.Çok eski devirlerden beri Türk kavimlerindeki yaygın bir inanca göre, büyük Türk Tanrısı, Türklerin ceddi âlâsına yada (yahut cada, yat) denilen sihirli bir taş armağan etmiştir. Türkler bu taşla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır ve fırtına çıkartabilirdi. Bu taş her devirde Türk kamlarının ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur. Şamanlara göre, zamanımızda da büyük kamların ve yadaçların ellerinde de bulunmaktadır.

               Bugün Anadolu'da bu geleneğin izlerinin var olduğu ve bir şekilde devam ettirildiği de açıktır. "Anadolu'nun bazı bölgelerinde "yağmur duası" ile ilgili gelenekler arasında kırk bir taşa dua okunup suya atmak adeti tespit edilmiştir." Yine Anadolu'da her türlü tehlikeyi uzaklaştıracağına inanılarak çocuklara takılan bir taşa da yat taşı, yat boncuğu dendiği bilinmektedir. Bu adetlerinde "Yada taşı" inancına bağlı olduğunu söylemek mümkündür.


               Büyük kuraklık zamanlarında, gölün ve ırmağın olmadığı veya kuruduğu yerlerde suya kavuşma Yada taşıyla olmuştur. Gökte bulunan suyun yağmur olarak yere akıtılması için Yada taşı devreye sokulmuştur. Yağmur, kar ve dolu yağdırdığına inanılan bu taş sayesinde hem kuraklıktan ve susuzluktan kurutulmuş hem de çok fazla yağmur yağdırmak suretiyle de düşmanlar helak edilmiştir.

               Yada taşı, hem taş kültü hem de su kültü ile ortak bir ilişki de olması münasebetiyle farklı bir değere sahiptir. Bu yüzden taş kültü ile ilgili olarak en yaygın olan taş Yada taşı olmuştur. Her ne kadar farklı bir telaffuzla ve farklı isimlerle adlandırılsa da işlev olarak ortaktır. Yani Araplardaki Hacerül Matar ile Farslardaki Senki Yede ve Türk lehçelerindeki Cay, Cada, Yada olarak adlandırılan taşlar aynı işlevdedir. Türk halkları, belli dönemlerde bu taşı elde etmek için mücadele vermiştir. Hatta uzun ve kanlı savaşların yapıldığı kaydedilmektedir.

               Yada taşının yağmur yağdırmasının yanında azgın yağan yağmurun durdurulması için de bazı işlemler yapılmaktadır. Yada taşıyla yağmur yağdıran kişiler bazı zamanlarda bir felâkete sebep olduklarından dolayı ya öldürülmekte ya da memleketten uzaklaştırılmaktadır.

Yada taşının rengi, şekli, bulunduğu yer ve kullanılış şekli hakkındaki bilgiler büyük oranda ortaktır.



                  Yeni Videolar İçin YouTube Kanalıma ABONE Olmayı Unutmayın                            




Yararlandığım Kaynaklar;
1-Abdulkadir İnanTarihte ve Bugün Şamanizm,Ankara 1995.S160-161
2-Kaşkarlı Mahmut,Divan-ı Türk,III,Tercüme:Besim Altay,Ankara,1992,s.3
3-O.Turan,a.g.e,s.127
4-Şerafettin Yaltkaya,”Yat yahut Yağmur Taşı”,Gündüz Dergisi,Cilt 1,Sayı 3,15 Haziran
5-Celal Yıldırım,Kur’an-ı Kerim ve Tefsiri,Tercüman yayını,s.571-572
6-A.İnan,Şamanizm,s.164
7-Z.Gökalp,Eski Türkler de Din,s.403
8-.A.İnan,Şamanizm,s.163
9-Köprülüzade,ag.mak,s.9,Dipnot 1,F.Sümer,a.g.mak.s.2538
10-Köprülüzade,a.g.mak,s.9,not 1,H.Tanyu,age.64
11-J.P.Roux,a.g.e,s.69-70
Yrd. Doç Dr. Ahmet ÖĞRETEN
Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, Türkiye, 2011
Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Celal Beydili,Yurt Yayınev 
Muhammed bin Hüseyin, Al-Tusi
http://www.bilinmeyenturktarihi.com/turk-kulturunde-yada-tasi.html
http://www.mistikalem.com/yada-tasinin-sihirli-gucleri-35993-haberi/
https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=365517
http://www.gulceedebiyat.net/konu-turk-mitolojisinde-su-kultu-ve-yada-tasi-18184.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Yada_Ta%C5%9F%C4%B1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder